Türkiye ve Malezya Arasında Katılım Finansı Alanında Güçlü İşbirliği ve Gelecek Vizyonu
Türkiye Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi ile Malezya Uluslararası İslami Finans Merkezi (MIFC) Liderlik Konseyi (MLC) tarafından düzenlenen ve iki ülkenin finans sektörlerini yakınlaştırmayı amaçlayan önemli bir etkinlik gerçekleştirildi. Bu etkinlik kapsamında, özellikle düzenleyici ve denetleyici kurumların üst düzey temsilcileri, İslami bankacılık, sermaye piyasaları ve tekafül gibi temel alanlarda faaliyet gösteren 20’nin üzerinde önde gelen finans uzmanı ve yetkilisi Türkiye’ye davet edilerek, bilgi ve tecrübe paylaşımında bulundu.
Programın temel hedefleri arasında İstanbul Finans Merkezi ve Türkiye’deki yatırım imkanlarının detaylı şekilde tanıtılması, kamu kurumları ve sektör temsilcileri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi ile birebir görüşmeler aracılığıyla yeni yatırım fırsatlarının değerlendirilmesi yer aldı. Bu sayede, iki ülke arasındaki ekonomik ve finansal ilişkilerin derinlemesine geliştirilmesi amaçlandı.
Malezya Uluslararası İslami Finans Merkezi Başkanı Tan Sri Azman Mokhtar, yaptığı konuşmada Türkiye’nin bölgesel ve küresel arenada önemli bir konumda olduğunu vurguladı. “Türkiye sadece Türkiye’den ibaret değil; Orta Asya, Afrika, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi geniş coğrafyalara bağlayan bir ekonomik köprü. Katılım finansı alanında büyük bir potansiyele sahip ve bu potansiyel büyük ölçüde hayata geçirilmiş durumda. Malezya olarak, bölgedeki bu köprü olma rolümüzü sürdürmeye devam edeceğiz.”
İki Ülke Arasındaki Ticaret ve Ekonomik Bağlar
Mevcut verilere göre, Türkiye ile Malezya arasındaki toplam ticaret hacmi 5 milyar doların üzerinde seyretmekte. Malezya, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin (ASEAN) dönem başkanlığını yürütürken, iki taraf arasındaki ekonomik işbirliğinin daha da derinleşmesi ve genişlemesi yönünde güçlü adımlar atılıyor. Tan Sri Azman Mokhtar, şu ifadeleri kullandı: “İlişkilerimizi daha da ileriye taşımak ve güçlendirmek adına önemli bir aşamadayız. Bu ilişkiler, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda stratejik ve kültürel bağları da içeriyor.”
Mokhtar, Türkiye ve Malezya arasındaki güçlü ekonomik ve finansal bağların, iki ülkenin karşılıklı yatırımlarını artırmaya yönelik önemli bir temel oluşturduğunu belirterek, “İki ülke arasındaki ticaret hacminin 5 milyar doların üzerinde olduğunu ve bu rakamın daha da yukarılara taşınma potansiyeline sahip olduğunu” vurguladı.
Malezya’daki İslami Finans Yapısı ve Potansiyel
Malezya’da İslami finans sektörünün, ülkenin toplam bankacılık sisteminin yaklaşık yarısını ve sermaye piyasalarının ise üçte ikisini oluşturduğunu ifade eden Mokhtar, bu yapının ülkenin ekonomik dinamiklerine önemli katkılar sağladığını dile getirdi. “İslami finans, sadece finansal büyüme için değil, aynı zamanda toplumsal adaleti ve sürdürülebilirliği de gözeten bir yapı. Bu nedenle, küresel finans dünyasında hızla büyüyen ve dikkat çeken bir alan haline geliyoruz.”
Küresel Finans Dünyasında Yeni Arayışlar ve İslami Finansın Yükselişi
Mokhtar, küresel finans piyasalarının şu günlerde ciddi bir yön arayışında olduğunu belirterek, para politikaları, iklim değişikliği ve ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) hareketleri kapsamında yaşanan sorunlara dikkat çekti. “İslami finansın kökenleri, sosyal adalete dayanmakta ve bu gelenek, modern çağın ihtiyaçlarına uygun şekilde yeniden şekilleniyor. Bu bağlamda, sistemin büyüme potansiyeli oldukça yüksek ve önümüzdeki yıllarda küresel finans sisteminde önemli bir rol oynayacak.”
Mokhtar, sistemin büyüme hızını ve gelişim alanlarını vurgulayarak, “İslami finans, günümüzde küresel finans sistemine kıyasla çok daha hızlı büyüyor, ancak hâlâ büyüme potansiyeli yüksek. Bu alanda gelişmek ve büyümek için büyük bir alan mevcut” şeklinde sözlerini tamamladı.
İklim değişikliği, ekonomik eşitsizlikler, erişilebilir konut ve eğitim gibi küresel sorunların çözümünde, güçlü vakıf ve zekat geleneklerine sahip Türkiye’de de bu finans sisteminin önemli bir yer tuttuğuna dikkat çeken Mokhtar, “İslami finans sadece borç veya sermaye piyasalarından ibaret değil; geniş kapsamlı ve bütünsel bir yapıya sahip. Bu yapı, toplumsal kalkınmaya ve sürdürülebilir gelişmeye önemli katkılar sağlayabilir.”

