Özlem SARSIN
Dünya, son zamanlarda korumacılık dalgasıyla karşı karşıya kalmış durumda. Uzun yıllardır damping, sübvansiyon önlemleri, kota uygulamaları gibi zorluklarla mücadele eden sektörler, şimdi de iklim değişikliği etkisi kadar ekonomik etkisiyle de dikkat çeken AB Yeşil Mutabakatı ile tanıştı. Bu mutabakat, 2026 yılında mali olarak yürürlüğe girecek. Avrupa Komisyonu, mutabakatın sadeleştirilmesi ve esnetilmesi yönünde çalışmalar yürüttüğünü açıklıyor, bu durum da ihracatçılarımızı bir nebze olsun rahatlatıyor. Ancak, 2 Nisan tarihinde ABD Başkanı Donald Trump’ın “Ekonomik Bağımsızlık Bildirgesi” adı altında duyurduğu yeni gümrük tarife planı, piyasaları derinden etkiledi.
Türkiye, açıklanan minimum gümrük vergisi oranı olan yüzde 10’luk grupta yer alıyor. Tarifelerden en fazla etkilenecek ülkeler arasında Çin, AB, Japonya, Vietnam, Güney Kore, Tayvan ve Hindistan bulunuyor. Meksika ve Kanada için henüz bir uygulama açıklanmadı. Halihazırda Section 232 kapsamında yüzde 25 vergiye tabi olan çelik ve alüminyum ürünleri, yeni tarifelerden etkilenmeyecek. Bu durum, Türkiye’nin bu verginin uygulandığı birkaç ülkeden biri olarak, şimdi tüm ülkelere yayılmasıyla ABD pazarında eşit şartlarda rekabet edebilmesini sağlayacak. Diğer ülkelerle aynı seviyeye gelmemiz, 2018 yılından önce olduğu gibi rekabetçiliğimizi artıracak. Bu gelişmenin emarelerini, son bir ay içinde Amerika’ya yaptığımız çelik ihracatında görmekteyiz.
“Çin Gayrimenkul Sektörü Engellerle Dolu”
Yalçın Ertan, dünya genelindeki ekonomik durgunluk ve enflasyon probleminin yanı sıra, Çin’in iç piyasadaki talep düşüklüğünün çelik ve demir dışı metaller sektörünü olumsuz etkilediğini ve etkilemeye devam edeceğini belirtti. Ertan, “Girdi maliyetlerinin rakiplerimize kıyasla yüksek olması, artan küresel rekabet, Avrupa’da süregelen durgunluk ve Çin gayrimenkul sektörünün henüz toparlanamamış olması, sektörümüzün önündeki engeller arasında yer alıyor” dedi.