Kamu Konut Finansmanı Kurumu Önerisi
Bakan Şimşek, enflasyon oranı yüzde 5 seviyesine inse dahi, konut sektöründeki arz açığının kapatılmadan fiyatların istenen düzeye inmeyeceğini belirterek, bu sorunu gidermek adına 30, 40 ve 50 yıllık konut kredilerini tartışmaya açtı. Bu sürecin nasıl ilerleyeceği merak uyandırırken, ekonomistler ile gayrimenkul uzmanları, dar gelirli bireyleri de ev sahibi yapabilecek planları inceledi. Türkiye Gazetesi’nin haberine göre, uzmanlar uzun vadeli krediler için bankalara ve vatandaşlara vergi avantajları sağlanabileceğini vurguladı. Bu kapsamda, Kamu Konut Finansmanı Kurumu‘nun kurulması öneriliyor. Bu kurum, özel bankaların haricinde devlet destekli bir yapı olarak uzun vadeli kredileri yönetebilir. ABD’deki Fannie Mae ve Freddie Mac modelleri buna örnek teşkil ediyor. Bu kurumlar, ipotek temelli kredileri destekleyerek piyasaya likidite sağlayıp, bankaların bilançolarını rahatlatır ve daha fazla kredi verilmesine olanak tanır. Ayrıca, devletin faiz desteğini sağlaması da öneriler arasında yer alıyor. Bu sistemde, bankalar normal faiz oranlarını uygular; ancak devlet, bu faizin bir kısmını üstlenerek nihai ödemeyi daha erişilebilir hâle getirir. Böylece, bankalar zarar görmezken, dar gelirli vatandaşlar uzun vadede yönetebilecekleri bir yükle ev sahibi olabilir.
Kira Öder Gibi Ev Sahibi Olma
Yalnızca uzun vadeli kredi modeli değil, aynı zamanda “kira öder gibi ev sahibi olma” projeleri de gündemde. Bu modelde devlet projeye ortak olur ve maliyetin bir kısmını finanse eder. Vatandaşlar, 30-40 yıl boyunca kira ödemesi yapar gibi taksit ödeyerek, sürenin sonunda tapuyu alır. Bu sayede, başlangıçtaki peşinat yükü ortadan kalkar ve konut sahipliği daha geniş kesimlere yayılır. Diğer bir yaklaşım ise paylaşımlı mülkiyet sistemi. Burada, vatandaş evin bir kısmını satın alır, kalan kısım devlet veya bir finans kurumunda kalır. Zamanla yapılan ödemelerle mülkiyet payı artar ve sonunda ev tamamen vatandaşa geçer. Bu model, Avrupa’da çeşitli başarı örnekleriyle uygulanmaktadır. Ancak uzmanlar, uzun vadeli kredi modellerinin başarı için öngörülebilir enflasyon, istikrarlı büyüme ve düşük faiz ortamının şart olduğunu belirtiyor.
Gelişmiş İkincil Piyasanın Önemi
Türkiye’de uzun vadeli konut kredilerinin önündeki en büyük engellerden biri, gelişmiş bir ikincil piyasanın yokluğu. Bankalar, verdikleri uzun vadeli kredileri menkul kıymetleştirip yatırımcılara satamadığı için bilançolarında uzun süre risk taşıyor. Öte yandan, yalnızca iç piyasa kaynaklarına güvenmek yeterli olmayabilir; küresel finansman modellerine başvurmak da kritik. Türkiye’nin, Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası gibi kurumlerden kaynak sağlayabileceği değerlendiriliyor. Bu kuruluşlar, ülkelerin konut sektörünü canlandırmak için sosyal konut projeleri ve dar gelirli gruplara yönelik özel kredi paketleri sunuyor. Sağlanan fonlar, bankalar için ek likidite anlamına geliyor ve yerel piyasadaki faiz baskısını azaltıyor. Böylece, uzun vadeli kredi veren bankalar daha düşük maliyetli kaynaklara erişerek risklerini minimize edebiliyor.