İsviçre’nin prestijli Zürih Üniversitesi İnsan Evrimsel Ekoloji Grubu’ndan iki saygın araştırmacı tarafından kaleme alınan yeni ve dikkat çekici bir çalışma, insan ömrünün sürekli olarak uzama eğiliminde olduğunu ortaya koydu. Bu çalışma, özellikle yaşam süresinin artış hızını ve küresel farklılıkları detaylı bir şekilde analiz ediyor.

Son 20 yıl içerisinde, erkeklerin en yüksek yaşam beklentisine sahip olduğu ülkelerin sıralamasında altı kez değişiklik yaşandı. Kadınlarda ise bu unvan, dört farklı ülke arasında el değiştirdi. Bu dinamikler, küresel sağlık ve yaşam kalitesi göstergelerinin sürekli gelişmekte olduğunu gösteriyor.

Araştırmacılar, 41 ülkeyi kapsayan ve dünya genelinde kabul gören Human Mortality Database (İnsan Ölümlülüğü Veritabanı) verilerinden yararlanarak 2000 ile 2020 yılları arasındaki trendleri inceledi. Bulgular, erkeklerin yaşam süresinin on yılda yaklaşık 1,96 yıl oranında arttığını ortaya koydu. Bu oran, 1840 yılından beri kaydedilen ortalama artış olan 2,03 yıl ile oldukça yakındır ve bu artışın sürdürülebilirliğine işaret ediyor. Kadınların ortalama yaşam süresinde ise son yirmi yılda on yılda yaklaşık 1,45 yıl artış gözlemlendi. Bu oran, kadınların yaşam beklentisinin uzun vadede yükselmeye devam ettiğine dair güçlü bir göstergedir.

Yaşam Süresi 100 YILA ULAŞABİLİR

Her ne kadar kadınlarda yıllık artış oranı biraz daha düşük olsa da, bu hızla devam edilirse, mevcut trendler insan ömrünün sınırlarını zorlayabilir. Uzmanlar, kadınların ortalama yaşam süresinin şu anki seviyeden 87,75 yıla ulaşmasının ötesinde, 2063 yılı itibariyle 100 yıla kadar yükselebileceği öngörüsünde bulunuyor. Bu, insanların yaşam kalitesi ve sağlık hizmetleri alanındaki gelişmelerin, yeni bir yaş sınırını mümkün kılabileceğine işaret ediyor.

Genel olarak, araştırmanın temel sonucu şu şekilde ifade ediliyor: “Kadın ve erkek yaşam süreleri, küresel ölçekte doğrusal bir artış trendi göstermeye devam ediyor.”

1840’lardan beri gözlemlenen bu uzun vadeli yükseliş eğilimi, “İnsan ömrünün biyolojik sınırları var mı?” sorusunu yeniden gündeme getiriyor. Bu veriler, ölümsüzlüğe veya sınırların çok ötesine ulaşma olasılığı hakkında yeni tartışmalara zemin hazırlıyor ve insan yaşamını uzatmak için yapılan araştırmalara yeni bir perspektif kazandırıyor.